Giderayakta konu Türkiyede yaşanan gerçek bir olaydan esinlenmiş.
Ancak sahneye yansıyan torpil, çok şey söylerken hiçbir şey söylememeyi başaran yalaka memur tiplemesi, politikacı figürü ve daha pek çok örnek birebir KKTCde yaşananları sahneye taşımış gibi oldu.
İzleyici en çok bizde yaşananları çağrıştıran sahneleri alkışladı... Anlayacağınız ağlanacak halimize alkış tuttuk...
Bir an düşündüm dünden bugünü bizim siyaset dünyamızın profesyonellerine, bürokratlarıyla birlikte bu oyun izletilse tepkileri ne olur?
Boşverin ekonomik verileri...
Bir toplumun çağdaşlık düzeyinde, kültür - sanat düzeyi çok önemlidir.
Bizde her konuda olduğu gibi kültür - sanat konusunda da ciddi kirlilik var. Mısraları alt alta getirip yazan kendini şair ilan eder. Hele bir de parayı ayarlayıp yazdıklarını kitaplaştırmışsa işlem tamamdır.
Ya da ağızdan çıkanı duymayıp kendini şarkıcı ilan edenler yok mu? Hak edenlerin albümü yokken onlar albüm de yapar... Alın size sahnelerin yıldızı!!!
***
Listeyi olumsuz örneklerle uzatmak istemem.
Sanatın kalitesini yaşatanlar azdır.
Az oldukları için değil, kaliteli iş yapıp çağdaşlığımızı karınca kararınca katkı koydukları için her türlü takdiri hak ederler.
Bu konumda olan insanlarımız için yazdıklarımız asla övgü değildir. Yaptığımız hak ettiklerinin dilimizin döndüğü kadar ifadelendirilip yazıya dökülmesidir.
***
Yaşar Ersoy...
Yaşarken heykeli dikilip toplumun takdirinin somutlaştırılması gereken bir insanımız.
Daha önce de Yaşar Ersoyla ilgili yazılar yazdım.
Ya da her tiyatro yazısı yazdığım da Yaşar Ersoydan mutlaka bahsettim.
Gene bahsedeceğim.
Çok yalın bir tanımlama olacak ama Kıbrıs Türk tiyatrosunda Yaşar Ersoy bir kilometre taşıdır.
Yaşar Ersoydan öncesi ve sonrası...
Hiç kuşkusuz Yaşar Ersoy, tiyatromuzda tarihi, çağdaş devrim nitelikli değişimi tek başına yapmadı.
Işın, Erol, Osman ve sonradan onun sanat yolculuğuna katılan daha genç kuşak yoldaşları tiyatro sanatındaki devrimi, karşı devrimlere karşı koruyup sürekli devrimi sağladılar.
Devlet, devlet tiyatrosuyla bir anlamda yaya kalırken, onlar Lefkoşa Belediye Tiyatrosunda yüz akımız oldu.
Kendiler, yani bizim kardeşlerimiz iktidarların değişen rüzgarlarına hiç kapılmadan, dik sanatçı duruşlarıyla tiyatroya dokunulmazlık, kişilik kazandırdılar.
Bunu başardıkları için gelen yeni belediye başkanlarına ayak uydurmak yerine yeni başkanlar onlara ayak uydurdu.
***
Lefkoşa Türk Belediyesi, Yaşar Ersoy ve arkadaşlarının dürtü ve sahiplenmesiyle Kıbrıs Tiyatro Festivalini gerçekleştiriyor.
Bu yıl Kıbrıs Tiyatro Festivalinin dokuzuncusuyla bir kez daha Türkiyeden çok iyi tiyatro ekiplerinden seçme oyunlar izlenme fırsatı yaratıldı.
YDÜ Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi Büyük Salonunda tüm oyunlar kapalı gişe oynuyor.
Biletler tümden satıldı.
Bunun anlamı insanımız sanata susamış.
Mevcut tiyatro kapasitemiz sanata susamışlığı gidermiyor.
Belki de bu yaklaşım yanlış. Bizim tiyatromuzun yarattığı tiyatrosever topluluk olmasa Tiyatro Festivalindeki tüm oyunlar boş yeri olmayan salonda sahnelenmezdi.
***
Pazartesi akşamı Ankara Sanat Tiyatrosu (AST)nun Giderayak oyununu izledim.
AST, Türk tiyatro tarihinde politik tiyatronun en önemli adresidir.
ASTnin Ankarada oyunlarını izleyici ile buluşturduğu şimdiki salonunu bilmiyorum. 1980 öncesi ASTnin o zamanki mütevazi salonunda Faruk Eremin Bir Ceza Avukatının Anıları, oyununu izlemiştim.
Bir tuhaftır ceza avukatlığı. Ayıplamayacaksınız, kızmayacaksınız, ağlamayacaksınız da. Bunlar olmaz mı? Olur. Ama hep içinizde olmalı. Bakışlarınızda kaçak bulunmasın. Karşınızdaki suçlunun gözlerinin içine bakın, dostça. Orada derdini dökmek isteyen insanı göreceksiniz. Bundan sonrası kolaylaşır. İnsan, insanın zehrini alır derler, halk dilinde. Ceza avukatlığının yarısı budur.
Bu ruh haliyle kaleme almıştı Faruk Erem, Bir Ceza Avukatının Anılarını... İnsani duygular, ceza hukukunun sert yüzüyle buluşturulmuştu, yaşanmış olaylarla...
***
... Ve otuz küsur yıl sonra bu kez Ankara Sanat Tiyatrosunu Lefkoşada Giderayak oyunuyla izledim.
Göz kendinden başka her şeyi görür derler ya...
Toplumsal göz de aynıdır...
Ayna tutulmadığı, aynaya bakılmadığı sürece toplum da kendi kendini göremez.
Tiyatronun bir işlevi de topluma ayna tutmaktır.
Giderayak oyunu da tam bizim topluma ayna tutan bir oyun.
Giderayak, 2008 yılında bir atama skandalından esinlenerek kaleme alınmış bir oyunun sahnelenmesi.
ASTnin resmi internet sitesinde oyunun tema ve konusu şöyle özetleniyor:
... Haber, birçok gazete ve internet sitesinde Atama Skandalı başlığıyla verilmiş. Haberin özeti ise şöyle: Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu Kurulundaki boş üyeliklerden birisine atanması istenen isim; Başbakan Erdoğanın bir arkadaşının oğlu, Mehmet Fatih Karaca. TMSFye bu ismin atanması için ilgili Devlet Bakanı Nazım Ekrene talimat veriliyor. Ekrenin bakanlığı da Mehmet Fatih Karacanın TMSF üyeliğine atanması için kararnameyi hazırlamaya başlıyor. Ancak Mehmet Fatih Karacayı tanıyan yok. Ankara bürokrasisi Fatih Karacayı tanıyor. Gerçi onun adında Mehmet yok. Mehmetsiz Fatih Karaca RTÜK eski Başkanı, bildik bir isim. Bakanlık kararnameye RTÜK eski Başkanı Fatih Karacanın adını ve kimlik bilgilerini yazıp Başbakanlıka yolluyor. Başbakanlık hatanın farkına varmıyor. Başbakan önüne koyulan Karacanın atama kararını imzalıyor ve köşke yolluyor. Cumhurbaşkanı da önüne gelen bu atamayı onaylıyor. Üstelik bu hatanın düzeltilmesi imkansız. TMSF üyeleri kurulun bağımsız yapısı gereği görevden alınamıyor. Bir kez atandı mı 2 yıl süreyle görev yapıyorlar.
Neyse ki bu yanlış atamayla makama oturan isim, yine kendilerine çok yakın bir isim, yani ekipten. Pekiyi yanlışlıkla atanan isim, ölümü göze alacak kadar gözü kara ve tümüyle kendilerine muhalif olan biri olsaydı? Hele de bu makamı Giderayak bulunmaz bir eğlence olarak görseydi ne olurdu? Yanıt çok basit; kadrolaşmayı, bürokratik çürümeyi, ulusal-uluslararası rant savaşlarını gözler önüne seren evrensel bir komedi ortaya çıkardı... Oyunun yazarı Bülent Ustanın uzmanlığı ekonomi, bunun üstüne hınzırca bir mizah duygusu eklenince sahneye sözcüğün tam anlamıyla güldüren ama güldürürken düşündüren bir oyun çıkıyor
***
Giderayakta konu Türkiyede yaşanan gerçek bir olaydan esinlenmiş.
Ancak sahneye yansıyan torpil, çok şey söylerken hiçbir şey söylememeyi başaran yalaka memur tiplemesi, politikacı figürü ve daha pek çok örnek birebir KKTCde yaşananları sahneye taşımış gibi oldu.
İzleyici en çok bizde yaşananları çağrıştıran sahneleri alkışladı... Anlayacağınız ağlanacak halimize alkış tuttuk...
Bir an düşündüm dünden bugünü bizim siyaset dünyamızın profesyonellerine, bürokratlarıyla birlikte bu oyun izletilse tepkileri ne olur?
Günün sözü:
Gülen her yüz, mutluluğu yansıtmaz