28 Ocak mitinginin dalgaları sahile vurmaya devam ediyor.
Meydanda gözlere sokulan ve hakaret içeren “Yaftaları” görmeyen veya görmek istemeyenler,ilkin KKTC’de verilen yanıtları sineye çektiler,karşı yanıt bile vermekten kaçındılar.
Şimdi Türk medyasında önce köşe yazarlarının yanıtları,sonra da Başbakan R.T.Erdoğan’ın çok ağır yanıtı gelince koro harekete geçti.
Amaç zaten Ankara’yı gündeme çekmek ve saldırmaktı.
Bu da oldu.
Hristofyas,Istanbul Boğazında balık yemeye davet etmişti Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan R.T.Erdoğan’ı.
Oysa 28 Ocak mitinginde Türkiye işgâlci ilân edildi ve “S…”çekildi.
Elbette bunun yanıtı da şamar olarak geri geldi.
Kıyamet koptu.
Hayret eden çok;ben de niye hayret ediyorlar diyorum.
Aslolan bu çirkinliği KKTC topraklarında Kıbrıs(Rum) Cumhuriyeti bayrağı ile birlikte sallamamaktı…
Başbakan R.T.Erdoğan’ın sözlerinin, tırnak kadarını bile üstüme almadım.
O yaftanın suçu benim değil.
Önemli olan o mitingde o tür yaftaların yer almaması idi.
Kimse Kıbrıs Türkü ile Türk Ulusunu karşı karşıya getireceğinin hesabını yapmasın.
O hesap Lefkoşa ve GaziMağusa surlarına çarpar ve döner…
Türk Ordusu buradadır ve kalacaktır.
Türkiye bizim Anavatanımızdır ve burada kalacaktır.
***
YANSIMALAR
“Türkiye’de sabah-akşam devlete sövenler kimlerse, kaç kişiyse; KKTC’de de onlardır ve nüfusa oranları aynıdır, bir kişi bile fazla değildir, bütüne teşmil edemezsiniz..
Ama bütünü, büyük çoğunluğu “üzersiniz”, tepkiye itersiniz..
Türk halkını; 1571’de oraya “görevli” gönderdiği evlatlarıyla karşı karşıya getirirsiniz.
1571’de gidenlerle-1974’den sonra gönderdiklerinizin arasına derin uçurumlar sokarsınız.
Son bir nokta daha.. Her fırsattan istifade piyasaya sürülen, “Türkiye yıllar boyu KKTC’ye şu kadar kuruş yardım yapmıştır” çizelgelerinden bıkmıştır artık bu toplum..
Peki; Nijerya, Sudan, Pakistan, Bengaldeş… Gazze, Filistin, Lübnan..Sair adı duyulmamış Afrika ve Ortadoğu ülkelerine..Üçüncü dünya ülkelerine..
Bilmem hangi uluslararası örgütlere, STÖ’lere açık ödeneklerden çeşitli insani isimler altında yapılan yıllık harcamaları-yardımları da merak etmeye kalkarsa bu toplum? Öğrenmek hakları değil midir?
Yine de ve her şeye rağmen KKTC’de şu veya bu şekilde kırılan “gönlünün alınmasını isteyen” %90’lık bir ezici çoğunluğun mevcudiyeti unutulmamalıdır.”
HÜSEYİN MÜMTAZ-Basından
***
“GÖÇMENLİK ZOR ZANAAT”
“Yunanlıların, Birinci Dünya Harbi sonrasında İngiliz teşvikiyle Anadolu’yu işgal etme hevesiyle çıktıkları Küçük Asya Seferi feci bir yenilgiye dönüşmüştü. Venizelos’un ömrü boyunca aşırı hayalcilikle beslediği “Megali İdea”sı büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştü.
Savaş sonrasında daha gerçekçi davranarak Lozan’da elinde kalacağını tahmin ettiği Yunanistan, Trakya ve Ege adalarının Helenliğini sağlamalıydı. Yanya’dan (Tırhala) ve Yenişehir’den (Larissa), güneyde Mora’daki Yenişehir’den (Nuplia), Batı Trakya’dan, Selanik vilayetinden, Girit ve Midilli’den Türkleri ve Müslümanları çıkararak Küçük Asya’daki Yunanlılarla mübadele etmeyi düşündü. Uzun yıllar sürmüş olan savaşlar nedeniyle yeni Türkiye, sulh için bu isteğe olumlu yaklaştı.
Etnik azınlıklar sorununu ortadan kaldırmak ve bu bölgede barışı sağlamak için büyük devletlerin de zorladığı Türk ve Yunan hükümetleri , 30 OCAK 1923’te , Lozan Antlaşması çerçevesinde Mübadele anlaşmasını imzaladılar.. Anadolu'daki 1.200.000 Rum'u Yunanistan'a, Yunanistan'daki 500.000 Türk'ün Türkiye'ye gelmesi ile sonuçlanmıştır. Batı Trakya Türkleri ve istanbul Rumları nüfus mübadelesinden muaf tutulmuştur. O sıralar İtalyanın elinde bulunan 12 ada Türklerinin adalarda kalması sonucunda Lozan ile Türkiye'ye verilen Bozcaada ve Gökçeadanın Rum halkları da mübadele kapsamı dışında kalmıştır
Göç, hem Türkiye hem de Yunanistan için yıkıcı olmuştur. 5 milyon civarında nüfusa sahip Yunanistan’a savaş ve arkasından mübadeleyle birkaç ay içerisinde 2 milyona yakın insan girmiştir. Yerleştirilecek konut bulunamayan göçmenler aylarca Pire ve Selanik limanında barakalarda yaşamıştır. Özelliklede iç Anadoludan Karaman, Nevşehir ve Kayseri-Talas civarından gelen anadilleri Türkçe olanlar büyük zorluk çekmiştir. Mübadilleri ani 'rembet' leri yerleştirmek ve iş sahibi yapmak için savaşlar nedeniyle tükenmiş olan hazinesinin daha da zorlanmasıyla Yunanistan tarihindeki en büyük ekonomik sıkıntı ve açlık başlamış halk yiyecek ekmek bulamamıştır. Bu açlıkta o zamanki Yunanistan’ın çiftçi sınıfının önemli kesimini oluşturan Türk ve Müslümanların Türkiyeye göç etmesinin payı da büyüktür.
Yunanistan mübadelenin yıkıcı etkisinden ancak ikinci dünya savaşından sonra Amerikan yardımlarıyla kurtulabilmiştir. Mübadele yunanistan kültürünü, edebiyatını ,müziğini ve hatta mutfağını etkilemiş Anadolu kültürü Yunanistana taşınmış ve “rembetiko” doğmuştur.
Mübadelenin etkisi Türkiye’de Yunanistan’daki kadar derin hissedilmemiştir. Balkan kültürü Türkiye ye taşınmış , zaten çiftçilikle uğraşan halk tütün ve üzüm bölgelerine yerleştirilmiş , çalışkanlıklarıyla kısa zamanda ekonomik düzenlerini kurmuşlardır. Ancak bazı bölgelerde “toprak dağıtımı bitmemiş , kadastroları yapılmamış muhacir mallarına el konulamaz” hükmüne aykırı davranılarak mağdur edilmişlerdir.Muhacirlere Yunanistan’da terk etmiş oldukları mallara karşılık Türkiye’den mal verilmesi öngörülmüş olup iki aşamada tamamlanması planlanmıştı.Ancak buna rağmen hak sahibi mübadillere ilk başta %20 toprak verilmesi gerekirken verilmedi.Rumun mülkü de göçmen Türke verilmedi AB şimdi bu mülkün iadesini istemektedir.”
Süheyl ÇOBANOĞLU- Rumeli Balkan Federasyonu
Genel Başkanı