Bundan birkaç hafta önce bir aile 5 yıl önce bakanlık aleyhine açtığı davayı kazandı yüklü de bir tazminat kazandı.
Doktor hatasının ceremesini devlet ödedi, suçlanan doktor hakkında tek bir hukuki işlem bile yapılmadı. Sektör örgütleri ise doktora sahip çıktı!
Geçtiğimiz hafta içinde Lefkoşa Hastanesi’ne baş dönmesi şikayetiyle giden Emine Üçler adlı vatandaş, bir şeyin yok diye evine gönderildi.
Emine Üçler, beyin kanaması geçirdi ve hakkın rahmetine kavuştu. Acılı aile feryat etti, bir gazete manşet yaptı, ama kimsenin dikkatini bile çekmedi!
Geçtiğimiz hafta sonu Ahmet Karakartal adlı yurttaş Mağusa Devlet Hastanesi’ne gitti, 5 saat boyunca bekletildi kimse bir şey anlamadı ama orada beyin kanaması geçirdi…
Bu olay da sadece gazete sayfalarında kaldı gitti, kimsenin de kimseden hesap soracağı filan yok zaten…
Sağlıkla ilgili devletin birimlerini bir kenara bıraktık, ama meslek örgütlerinin de çeşitli olaylara sessiz kalması düşündürücüdür…
Sağlık alanında sağlıksız günler yaşadığımız bu günlerde özellikle devlet hastaneleri ile ilgili vatandaş şikayetleri belirgin bir şekilde artarken, bunlara göz yummak, hatta suçluya sahip çıkmak moda oldu.
İşte sağlık konusunda bir okurun hastane koridorunda yaşadığı ilginç olaylardan sadece bir tanesi;
“Kamu görevlisiyim ve bugüne kadar ziyaretler dışında hiç Devlet Hastanesine gitmedim diyebilirim. Cuma gün için bir ay öncesinden 6 numaraya randevu aldım sayın Haluk Harutoğlu’ndan. Çalışan bir insan olarak o gün zorlanarak iznimi aldım. Saat 9 gibi hastaneye gittik ve sayın doktorun o gün için tüm randevularını iptal ettiklerini sadece alçılı hastalara bakacağını belirttiler. Durumumu anlattım; Lefkoşa’da çalıştığımı, izin alamayacağımı vs... neden aranmadığımı sorduğumda da ilginçtir, cevap da sabah iptal etti randevuları dendi... Durumumuzu anlattığımızda saat 12 de bakabileceğini belirtti. Saat 12’ye kadar bekledikten sonra gittik, kapıdaki görevli. Sıradan bir vatandaş mı görevli mi diye tereddüt ettik, “bu randevu 23’üne alınmış” dedi. Eşim de bugün 23’ü zaten diye cevap verince, peki bir sorayım deyip içeri gitti... Tabi ki tahmin edebileceğiniz üzere 12’ye kadar boşuna orda bekledik. Alternatif olarak da Seyde Hanımı önerdiler... Sorunca bakabilir mi diye de “Bu hafta izinli” dediler..Tesadüf bu ya, baktım kalp hastası olan babam da orda, ilaç yazdırmaya gelmiş... Saat 8.30 gibi aldığı sıra, saat 11 olmasına rağmen gelmedi... Kapıdaki görevliye tekrardan sıradan bir vatandaş mı görevli mi diye tereddüt ettik, sorduk ‘gelecek’ dedi. Sorup soruşturunca numarada “Sıdıka .....” (soyadını hatırlayamayacağım) hanım o gün gelmeyecekmiş.
Bir baktım kayınbabam... O da pansumana gelmiş... Hayırdır falan dedi adam, anlattık.. Gülümsedi acı acı ve ekledi “Ben 12’ye kadar beklediğimi ve Dr. gelmeyecek dediklerini bilirim” dedi...Haluk beye sinir olan eşim idareye gitti. Başhekim yok, İdare amiri Zihni Bey’e yönlendirdiler ... Zihni Bey gayet rahat “ben napayım dedi” ..Eşim daha da gerildi “bir şeyler yapmanız lazım. Bir şeylerin düzelmesini istersek en alttan başlamak lazım” deyince sevgili Zihni bey “Napayım gidip döveyim mi, arayın Sağlık Bakanı’nı” diye cevap verdi....
Her şeye anlayış gösterebilirim.. Doktorlar da hasta olabilir ve ilaç yazmaya gelemez, acil müdahaleler olur randevulu hastalarına bakamazlar vs vs vs..
Napalım illa özele mi gidelim.. Yoksa zorla güneye mi gidelim?... Bu sektörde de acil bir iyileştirme olmayacaksa nerde olacak? Daha kaç insan ölecek, güneye muhtaç kalacak? ?Ama buradaki durumlar tamamen keyfi. Hastaneye gidersin doktor bulmazsın, doktor bulsan yaptıracak tahlil imkanı yoktur, ilaç yoktur... Kendini bilmez hemşireler bağırır çağırır şikayet edersin 1 sene geçer daha cevap beklersin... Sonra birileri anket yapar ve her şey yolunda der…”
Hatice Faydalı’ya makam aracı!
Ülkede güya tasarruf tedbirleri var…
Hadi oradan siz de!
Tasarruf tedbiri dedikleri vatandaşın haklarına müdahale ve boğazına sarılmaktan başka bir şey değil.
Eğer öyle olmasaydı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürü Hatice Faydalı’ya bakanlık gıcır gıcır bir araç hediye etmezdi…
Oysa KKTC yasalarına göre daire müdürlerine makam aracı verilemez, zaten bu konuda Maliye Bakanlığı geçtiğimiz aylarda bir genelge yayınlamıştı…
Hatice Faydalı, kadim dostu Ahmet Kaşif sayesinde şimdi işine devlete ait olan LR 860 plakalı Citroen marka araç ile gidip geliyor.
Araç akşam ve hafta sonları da Faydalı’nın emrinde ve kapısının önünde…
Nasıl tasarruf ama?
MESAJ KUTUSU
Sayın İrsen KÜÇÜK, sizi olağanüstü kurultay yapıp genel başkanlıktan devirmek isteyenler parti tüzüklerini iyi bilmiyorlar herhalde. Olağanüstü kurullarda genel başkanların devrilmeyeceği maddesini çoğaltın kendilerine dağıtmanızda yarar var. Hoş bu maddeyi Derviş bey kendi için koydurmuştu ama size de yarayacağa benziyor.
Sayın Ersin TATAR, hani devlet tasarruf tedbirleri almaya başlamıştı? Hani artık harcamalar en aza indirilecekti? Hatice Faydalı’ya verilen araç sizin kendi genelgelerinize ters düşmüyor mu? Diğer müdürler galayana gelmek üzere bilesiniz.
Sayın Hatice FAYDALI, adınıza tahsis edilen LR 860 plakalı aracı sadece işten eve kullansanız göze batmayacak ama düğün dernek tüm işlerde kullanmanız hoş olmuyor. Hele de hafta sonları kapınızın önünde gören komşuların arkanızdan konuştuklarını bir bilseniz…
Sayın Ahmet BENLİ, bir gazeteci belediye konusunda olumsuz haberler yazıyor diye bulunduğu bölgeye su vermekte epey cimri davranıyormuşsunuz. İyi güzel de peki aynı bölgede yaşayanların bunda suçu ne? Son dönemde size bir şeyler olmaya başladı ya hadi hayırlısı bakalım…
Sayın Talip ATALAY, “ben kimseyi takmam sadece Pensilvanya’dan emir alırım’ sözleriniz bardağı taşıran son damla olmuş. Şikayetler Gülen hocaya kadar gitmiş ve ipiniz o anda çekilmiş.
Sayın Hasan BOZER, bir grup partiliniz sizi İrsen Küçük’e karşı parti başkanlığına düşünüyormuş. Şu anda nabız yokluyorlar ama sizin İrsen beye nasıl bağlı olduğunuzu hala anlamadılar galiba…
Sayın Hüda AKSOY, sanayi arsaları konusunda da sizin parmağınız olduğu yönünde cididi uyarılar geliyor. Bazı partilileriniz ciddi kızgın ve ‘akıllı ol’ mesajları göndermişler. Ne demek istiyorlar acaba?
Sayın Asım AKANSOY, partinizin genç aydınları birbirine düştü ve böyle giderse kopmalar yaşanabilir. Artık biraz ağırlığınızı koymanızda yarar görüyoruz, zira sizi başarısız kılmak isteyen çok sayıda muhalifiniz var.
Sayın Kemal DÜRÜST, orta dereceli okullarda sınıf geçme tüzüğü değişmiş ve iki yıl aynı dersten kalan öğrenciler bir üst sınıfa geçmeye hak kazanmış. Eskiden okumakta başarılı olamayanlar meslekler okullarına yönlendirilirdi, sanırız burada biraz siyasi rant konusu var yine, değil mi?
Sayın Erbil TAŞER, sadece bakan değil bazı kalbur üstü veliler de çocuklarını sizin okuldan alıp özel okullara yazdırmaya hazırlanıyormuş. 30 yıllık eğitimci olarak hiç bu kadar zor durumlara düşmüş müydünüz acaba?
Sayın Suphi HÜDAOĞLU, artık acil servisleri gözlem ve denetim altına almanın zamanı gelmedi mi? Meslektaşlarınızı korumanızı anlarız ama bir yere kadar. Mesleğin itibarını kurtaracak olan yine sizler değil misiniz?